Welcome to Our Website

Acil Servis Doldu Taştı: Hastaneleri Alarma Geçiren Salgın Yükselişe Geçti!

Türkiye’nin dört bir yanında vatandaşlar uyuz hastalığıyla mücadele ediyor. Vaka sayıları her geçen gün biraz daha artışa geçiyor. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sema Aytekin, uyuz vakalarındaki korkutan artışa dikkat çeken açıklamalar yaptı. Aytekin polikliniklerdeki durumun pek de iç açıcı olmadığına dikkat çekti.

NKÜ Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sema Aytekin, uyuz hastalığının tedavisinin olduğunu ve kısa süreli temasla bulaşan bir hastalık olmadığını söyledi. Uyuzun tokalaşmayla, yan yana oturmakla kolay bulaşmayacağını belirten Aytekin, “Uzun süre temas, özellikle aynı yatakta yatmak, aynı eşyaları kullanmak şeklinde özellikle aile bireyleri içerisinde bulaş olur. O nedenle toplumun çok da o yüzden korkmaması gerekir. Gece kaşıntısı şeklinde başlar, gündüz kaşıntı tolere edilebilir ama hasta yatağı yattıktan sonra kaşıntıları belirginleşir. Hastalar kaşıntıyla geliyorlar. Tüm vücudunda kaşıntı olabiliyor ya da daha önceden eksik tedaviler almış olabiliyor. Birkaç bölgede kaşıntılı lezyonlar olabiliyor. Polikliniğe gelen hastaların yaklaşık yüzde10’u uyuzlu hastalar diyebiliriz ama bazen bu sıklık daha fazla artabiliyor. Yüzde 10 düşündüğümüz hastaların aile bireylerini de düşünürsek uyuzun aslında toplumumuzda giderek sıklığının arttığını söyleyebiliriz. Bazı polikliniklerimizde yüzde 30’a çıktığı oluyor” diye konuştu.

HİJYEN ÇOK ÖNEMLİ

Hastalığın bulaşma yollarını anlatan Aytekin, “Hastalığın bulaşmaması için özellikle orta eşya kullanımını kısıtlamamız lazım. Günümüzde ortak havlu kullanımı, çarşafların temizliği önemli. Bu uyuzu oluşturan parazit 50 derecede yaklaşık 10 dakikada canlılığını yitiriyor. Yani daha önceden uyuzlu bir kişinin yattığı yatak takımı aslında 50 derecede yıkanırsa bulaşma olasılığı azalacak. Tedavilerde hekimlerin verdiği ilaçların kullanılması çok önemli. Günümüzde sosyal medyanın da çok kullanılmasıyla birlikte ilaç dışı tedaviler, geleneksel tedaviler, bitkisel yağlar tedavide gündemde, birtakım bitkisel yağlar uyuz tedavisine eklenebilir. Mesela çay ağacı yağı tedaviye eklenebilir ama tek başına tedavide yeterli değildir. Hekimlerin verdiği ilaçlar ve hekimlerin önerdiği şekilde tedavinin kullanılması gereklidir” dedi.

TEDAVİ OLUNSA DA AİLE İÇİNDE TEKRAR BULAŞABİLİR

Uyuz hastalığının çocuklarda birbirileriyle sarılarak bulaşmasının pek olası olmadığını söyleyen Prof. Dr. Aytekin, “Şimdi çocuklarda da var ama çocuklarla temas, çocukların birbiriyle temasıyla bulaşması pek olası değil. Kısa süreli sarılmakla bulaşmıyor ama kıyafetlerinin yan yana asılmasıyla, uzun süre temasla çok az bir olasılıkla bulaşabilir. Aslında esas aile içi temasta bulaşıyor. Önemli nokta, aile bireylerinde kaşıntı olmasa dahi mutlaka herkesin aynı anda, aynı günde tedavi olması gerekiyor. Farklı zamanlarda tedavi olduğu zaman tekrar tekrar aile içinde bulaşılar olabiliyor” dedi.

Prof. Dr. Aytekin, sokak ve evcil hayvanlarda görülen uyuz nedeniyle birkaç gün ayrı kalınmasının uygun olacağını kaydederek, “Her türe özgü uyuz paraziti vardır. İnsanın, kedinin, köpeğin parazite ayrıdır. Hastalık yapmaz ama uyuz paraziti dış ortamda 48-72 saat kadar canlı kalabilir. O nedenle eğer bir köpekten insana uyuz bulaşmışsa 2-3 gün kadar kaşıntı yapar. Sonra geçer ama şu önemli eğer aile bireyleri uyuz olmuş ve evlerinde köpek

HER KAŞINTI UYUZ DEĞİLDİR

Uyuz hastalığında karantinanın söz konusu olmadığını söyleyen Aytekin, “Fakat ilaçların uygulanması bir emek istiyor. Bazı ilaçlar kokulu olabiliyor. İlacın uygulandığı sürece evde kalabilir kişiler, bu maksimum 3 gündür. 3 gün ilacını kullandıktan sonra zaten parazitler ölmüş olacak. Sadece yumurtaları kalacak. Bu 3 günden sonra çocuksa okuluna gidebilir, erişkinse işine gidebilir. Bir hafta sonra yalnız tekrar 3 günü üst üste tedavisini kullanması gerekecek bu ilacına göre. Her kaşıntı uyuz olmaz, birçok hastalık kaşıntı yapabilir. Uyuzda özellikle gece olan kaşıntılar belirgindir. Biz kaşıntıyla gelen bir hastaya öncelikle ‘Gece kaşınıyor musun?’ diye sorarız. Sonra da ‘Ailede başka kaşınan var mı?’ diye sorarız. Çünkü aile bireylerine bulaşan bir hastalıktır” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir